{ "title": "Metastatik Lezyon", "image": "https://www.lezyon.gen.tr/images/Metastatik-Lezyon-25.jpg", "date": "18.01.2024 22:42:16", "author": "Bekir İLBAĞI", "article": [ { "article": "
Metastatik lezyon, Metastaz, kanserin kaynağını aldığı organdan daha uzak bir yere yayılmış olduğunu ifade eder. Bu nedenle kanserin daha ileri bir evrede olduğunu göstermesi açısından kötü bir işaret olarak kabul edilir. Kanser, fazla sayıda basamağı olan bir hastalık sürecidir. Bu hal hücre çoğalmasının kontrolden çıkmasıyla başlar ve eğer erken teşhis edilip tedavi edilemezse, kanserleşen hücrelerin uzak dokulara yayılmasıyla sürer. Kanserin başladığı organ dışına çıkarak diğer organlara yayılmasına metastaz adı verilir.

Metastatik lezyon: Metastaz yapma, kan dolaşımıyla da lenf sistemi aracılığıyla olur. Kan yolu ile yayılmada, kanser hücreleri yakındaki yeni oluşmuş ya da oluşmakta olan kan damarlarına girerek dolaşıma katılır. Böylece bedenin diğer bölgelerine sirayet eder. Kanser hücrelerinin bedene yayılmasında rol alan bir diğer mekanizma olan lenfatik yayılmadaysa, kanser hücreleri lenfatik sisteme girer ve böylece farklı lenf nodlarına taşınarak ikincil tümörler meydana getirirler. Metastatik tümörlerin meydana gelmesinde ve yayılmasında rol alan bir başka mekanizma da transkoelomik metastazdır. Bu mekanizmada, var olan tümörler beden boşluklarından bitişik doku ya da organlara yayılmaktadır. Transkoelomik metastaz genellikle pankreas, kalın bağırsak ve rahim kanserlerinde oluşur.

Kanser hücrelerinin kan ya da lenfatik sisteme girmeleri her zaman metastazla neticelenmez. Bunun nedeni, kanserleşen hücrelerin çoğunun dolaşım sistemlerinde taşınırken ümmin sistem hücreleri tarafından tanınarak öldürülmesidir. Metastaz olayını gerçekleştirebilen hücreler, ümmin sistemden kaçabilecek yeni niteliklere sahip olmasını sağlayan mutasyonlar geçirir. Bu vesileyle yeni doku ve/veya organlara taşınan kanser hücreleri yeni tümörler oluşturma yeteneğine kavuşurlar.

Kanser hücreleri, genetik değişimler sayesinde yalnızca ölüm mekanizmalarından kaçmaz, bununla birlikte metastazda önemli bir rol oynayan anjiyogenez olayını da tetikleyebilecek yeteneğe kavuşurlar. Normal fizyolojik şartlarda, mevcut kan damarlarından yeni damarların oluşması olarak tanımlanan anjiyogenez sınırlı olmasına karşın, tümör anjiyogenezi sınırsızdır. Tümör anjiyogenezi vesilesiyle, metabolik olarak devamlı aktif olan kanser hücrelerinin artan besin ve oksijen gereksinimi karşılarlar.

Kanser hücreleri, yeni organlarda tümör oluşturabilmeleri için öncelikle vardıkları organlara yerleşmeleri gerekir. Bunu yapan, hücrelerin kimlikleri olarak bilinen glikokaliks tabakasıdır. Glikokaliks, hücre zarında bulunan yağ moleküllerine şeker moleküllerinin bağlanması neticesi ortaya çıkar. Bu vesileyle organlar kanser hücrelerini, kendi hücreleri olarak algılar ve yapılarına katar. Bu şekilde kanser hücreleri organların içine yerleşerek ürer ve yeni tümörler oluşturur.

Kanserin nerede başladığı bedenin hangi kısımlarına yayılacağı konusunda önemli bir rol oynar. Bu duruma bir örnek olarak kalın bağırsakta ortaya çıkan kanser hücrelerinin karaciğere yayılması gösterilebilir. Çünkü bağırsaktaki kan karaciğere geçmektedir ve kanser hücreleri kalın bağırsaktan karaciğere kolayca ulaşabilir.

Oluştukları organlardan farklı kısımlara göç edebilme becerisine sahip olan kanser hücrelerinin köken aldıkları kanser tipine bağlı olarak metastatik hedefleri bulunmaktadır.

" } ] }